AnasayfaFitopatolojiFUNGAL HASTALIKLARSüs Bitkileri

Gülde Kara Leke Hastalığı (Diplocarpon rosae)

Gülde Kara Leke Hastalığı

Güllerin en tanınmış ve en yaygın hastalığı olan karaleke ılıman iklim kuşağında ve tropikal bölgelerde çok sık rastlanan bir hastalıktır. Gül bitkisinin bütün toprak üstü organları bu hastalığa yakalanabilmekle birlikte en çok yaprakta görülür. Yaprakların alt ve üst yüzeyinde görülen lekelerin tipik özelliği, koyu renkli ve kenarların düz çizgi şeklinde olmayıp, girintili çıkıntılı bir biçimde olmasıdır. Bu durum yaprağın her iki yüzünde bulunan lekelerde görülür. Lekelere büyüteç ile bakıldığında lekelerin ortasında küçük siyah fruktifikasyon organları kolayca görülür. Bazı güller enfeksiyon sonrası hemen yapraklarını dökerlerken bazıları ancak lekelerin belli oranda çoğalması ve büyümesi sonucunda yapraklarını dökmektedirler.

Hastalığın Belirtileri nelerdir ?

Karaleke sera gülcülüğünün yapıldığı hemen her yerde görülen önemli bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalanmış güllerde yaprakların kısmen veya tamamen dökülmesi ile bitki zayıflar. Sap kısalır, gonca kalitesi ve iriliği azalır. İleri dönemlerde goncalar kurur. Zarar bitkinin bütününde görülebilir. Bitki zayıflar ya da verimlilikten düşer. Sera güllerinde kış ölümleri ortaya çıkabilir. Başlangıçta yaprakların üzerinde kahverengiden siyaha dönen yuvarlak lekeler meydana gelir, daha sonra bu lekelerin çevresindeki doku sarıya döner ve yaprakta kloroz başlar, lekeler zamanla büyür. 1-1,5 cm irilikte siyak leke biçimini alır. Hastalık aynı zamanda gonca, petal yapraklarında kırmızı noktalar veya şekil bozukluğu şeklinde kendini gösterebilir. Ayrıca dallardaki dikenler de gonca boynu ve çanak yaprağında siyah lekeler görülür ve goncayı sertleştirerek açılmasına engel olur. Seralarda hastalık sera içi nemi ile yaygınlaşır.

Özellikle örtülü seralardaki damlama hastalık oranını artırmaktadır. İlk enfeksiyonlar taze yapraklar ve genç sürgünlerde görülür. Şiddetli enfeksiyonlarda yaprak dökümü hızlanır, yaprağını dökenler yaprak oluştursa da zayıf oluşan bu ikinci yapraklar ekstrem çevre şartlarına duyarlı olduklarından devamlı zarar görürler. Hastalıklı gül bitkileri devamlı şekilde az sayıda ve kalite bakımından düşük karakterde güller meydana getirir. Özellikle sera gülcülüğünün aktif devreleri olan ilkbahar ve sonbahar dönemlerinde Akdeniz bölgesinde görülen yüksek nemden gül seralarında karaleke fazlalaşır. Etmen genç sürgün ve yapraklar üzerinde epidermis içerisine sıkışmış acervuliler ve onlar içerisinde de konidiler oluşturur.

Nasıl bir fungustur (mantardır) ?

Fungus kışı misel, konidi veya kışa dayanıklı eşey organları olan Apothecium formunda geçirir. Konidiler ve dar bir çevreye yayılan ascosporlar rutubetli ve sıcak iklim koşullarında devamlı şekilde yeni enfeksiyonlara neden olurlar. Konidiler renksiz, oval, eliptik, iki hücreli ve bölme yerinde boğumludurlar. Bazı hallerde konidilerin 2 hücresi birbirinden ayrılarak 2 ayrı spor görevi görürler. Fungusun hayat devresi çevre koşullarına göre değişiklik gösterir. Bazı yerlerde fungusun kışı geçirmesi apothecium formunda olabildiği gibi çevre koşullarına bağlı olarak konidi şeklinde kışı geçirebilirler. Konidi ve ascosporların taşınması yağmur suları ile olur. Rüzgar ile yayılması ascospor ve konidilerin birbirine yapışarak toplu bir hal almalarından dolayı imkansızdır. Konidi ve ascosporlar uygun koşullarda çimlenerek konukçuyu enfekte eder. Enfeksiyondan 10 gün sonra hastalığın ilk belirtileri, 8 gün içerisinde de acervuluslar içerisinde konidiler oluşur. Yüksek rutubet ve sıcaklık kutikuladan direkt penetrasyonu teşvik eder. Karaleke hastalığına dayanıklılık, çevre koşulları ve gül yapraklarının ince ve mumlu olması yakından ilişkilidir.

Etmen 15-27ºC’de iyi gelişir. Konidium çimlenmesi için optimal sıcaklık 18ºC’dir. Konidiumların çimlenmesi 18 ºC’de 9 saat içerisinde başlar ve 36 saat içerisinde de  %96’sı çimlenir. Patojen yüksek sıcaklığa hassastır ve konidiler 33 ºC’de çimlenmeden ölürler. Halbuki 30 ºC’de çimlenebilirler. Fakat gelişimleri iyi olmaz. Miselial gelişim için optimal sıcaklık 19-21 ºC’dir ve bunlar 22-30 ºC’de 3-4 gün içerisinde görülür. Hastalığın gelişimi için optimal sıcaklık 24 ºC’dir. İnokulasyondan sonra 8 saat süre ile yaprak yüzeyi kurursa enfeksiyon gerçekleşmez. Nisbi nem %100 bile olsa eğer konidiler ıslanmıyorsa çimlenme gerçekleşmez. Konidilerin enfeksiyonu gerçekleştirmeden önce en az 8 saat süre ile su içerisinde kalmaları gerekir. Konidiler, ıslandıktan sonra en erken 8 saat içerisinde çimlenmeye başlarlar.

Mücadele

Kültürel Mücadele

  1. Yüksek rutubet ve sıcaklık etmen için elverişli şartlar oluşturacağından seralarda yapılan gül yetiştiriciliğinde seraların iyi havalandırılması ve sıcaklık iniş çıkışlarına dikkat edilmeli,
  2. Dengeli gübreleme uygulanarak güllerin fungusa olan dayanıklılığı sağlanmalıdır. Azotlu gübreleme ile yapılan gübreleme bitkinin hassasiyetini artıracağından fosforlu bir gübrenin dengeli olarak verilmesi gerekir.
  3. Dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır.
  4. Sık ekimden kaçınılmalıdır. 40 x 40 cm uygun bir sıklık olarak görülmektedir.

Kimyasal Mücadele

Ülkemizde bu hastalığa karşı kullanılmak üzere ruhsat almış fungisit bulunmamakla birlikte hastalığın gelişimi için koşulların uygun olduğu durumlarda fungisit uygulamalarının faydalı olacağı kaynaklarda belirtilmektedir. Bunun için iki şekilde ilaçlama yapılır.

İlaçlamalardan ilki inokulum kaynaklarına, diğeri ise sekonder enfeksiyonlara karşıdır yapılır.

İnokulum kaynaklarını öldürmek amacıyla budamadan hemen sonra toprak ve bitkiler bakır sülfat ile 25gr/4,5 litre dozunda ilaçlanmalıdır. Sekonderenfeksiyonlara karşı koruyucu olarak Dithiocarbamatlı ve Benzimidazole grubu fungisitlerle yüzey ilaçlamaları yapılmalıdır. Hastalığın gelişimi için koşullar uygun olduğunda ilaçlamalara birer hafta arayla devam edilmelidir. İlaçların bitkiye iyi tutunması ve yayılması için uygun yayıcı yapıştırıcıların kullanılması faydalı olur.

Hastalık hakkında tanımlayıcı fotoğraflar aşağıda verilmiştir. Fotoğraflar University of Kentucky Research and Education Center , University of Maine, Clemson University – USDA Cooperative Extension Slide Series , Florida Department of Agriculture and Consumer Services  tarafından telif haklarına sahiptir. İzinsiz çoğaltılamaz,yayınlanamaz, herhangi bir yerde kullanılamaz.

 

Yazılarımızdan haberdar olmak için
Abone olmak istermisin ?

Kaliteli yazılarımız ve fotoğraflarımızdan ilk sizin haberiniz olsun !

Bitki koruma ailesine katıldığınız için teşekkür ederiz.

Bir şeyler yanlış gitti sanırım 🙁

Şükrü Kaynaş

Ne zaman fark edebiliriz acaba ? Zararlılar ve hastalıklar ile mücadele ettiğimizi zannedip, önümüze konulan bir besinin sadece kimyasaldan ibaret kansorejen bir madde olduğunu...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Yazılarımızdan haberdar olmak için
Abone olmak istermisin ?

Kaliteli yazılarımız ve fotoğraflarımızdan ilk sizin haberiniz olsun !

Bitki koruma ailesine katıldığınız için teşekkür ederiz.

Bir şeyler yanlış gitti sanırım :(