AnasayfaEndüstri BitkileriFitopatolojiFUNGAL HASTALIKLAR

Tütün kök ve gövde fungal hastalıkları

Tütün kök ve gövde fungal hastalıklarını sıralarsak;

  1. Karataban hastalığı =Phytophthora nicotianae var. parasitica
  2. Siyah kök çürüklüğü =Thielaviopsis basicola
  3. Gövde çürüklüğü = Athelia rolfsii (Syn: Sclerotium rolfsii)
  4. Fusarium solgunluğu = Fusarium oxysporum f. sp. nicotianae
  5. Verticillium solgunluğu =Verticillium dahliae
  6. Kömür çürüklüğü =Macrophomina phaseolina
  7. Tütün cüceliği = Glomus macrocarpus, G. microcarpus
  8. Olpidium fide yanıklığı =Olpidium brassicae
  9. Kök ve kök boğazı çürüklüğü = Sclerotinia sclerotiorum

Tütün Karataban Hastalığı

Phytophthora nicotianae var. parasitica isimli etmenin neden olduğu hastalık  kültürü yapılan tüm tütün çeşitlerinde kök ve gövde çürüklüğüne neden olur.  Hastalık ilk olarak 1896 yılında Endonezya’ da Van Breda de Haan tarafından bulunmuştur. Hastalık bütün dünyada görülür. Fakat ılıman iklim bölgelerinde hastalık daha şiddetli olarak görülür. Bu fungus için yalnızca tabi konukçu olarak tütün görülmektedir. Hastalıktan dolayı %100’ e varan kayıpların meydana geldiği tarlalara zaman zaman değişik bölgelerde rastlanmıştır. Hastalık ülkemizde 1963 yılında Dalaman’ da Amerikan orjinli tütünlerde görülmüştür. Son yıllarda bilhassa Doğu Anadolu’ da ve Karadeniz’ de bu hastalığa rastlanmaktadır. Etmenin konukçuları arasında Patlıcan, Fasulye, Maydanoz, Karpuz, Domates, Soğan ve birçok süs bitkisi vardır.

Nasıl bir fungustur (mantardır) ?

Fungus toprakta veya hasta köklerde oospor yada miselyum formunda kışlar. İlkbaharda oospor zoospor oluşturarak çimlenirler. Miselyum ise bir süre geliştikten sonra zoosporangium ve zoospor oluşturur. Zoosporlar toprak suyunda bir süre yüzerler ve duyarlı konukçuların köklerini enfekte ederler. Nemli ve soğuk havalarda zoospor ve miselyum oluşumu artar, bu sayede hastalık daha çabuk yayılma olanağı bulur. Kuru, sıcak ve çok soğuk havalarda fungus gelişimidurur.

Etmenle bulaşık yapraklarda oluşan sporangiumlar bitkide direkt olarak çimlenerek enfeksiyon yapabildiği gibi bunlardan oluşan zoosporlar da enfeksiyon yapabilirler. 20°C’ nin üzerindeki toprak sıcaklıkları ve yüksek nem enfeksiyon için gereklidir. Hastalık gelişimi için optimum pH 6-7 arasındadır.

Belirtileri nelerdir ?

Hastalık etmeni olan fungus öncelikli olarak bitkinin kök ve kök boğazı kısmını etkiler. Fakat bitkinin tüm organlarını enfekte edebilir. Simptomlar bitkinin yaşına ve hava şartlarına göre değişebilir. Genç fideler hastalığa çok hassastır. Etmen uygun ve nemli hava koşulları süresince fideliklerde tipik olarak çökerten belirtilerine neden olur. Gövdenin toprağa yakın kısmı siyah kahverengi veya siyah olur. Patojen hızlı bir şekilde sapın üst kısımlarındaki yapraklara ulaşır. Tarlada hastalığın bitkilerin toprak üstü aksamındaki ilk belirtisi, günün öğle saatlerinde yaprakların solması şeklindedir. Genelde yaprakların hepsinde solgunluk görülür.

Toprağın nem seviyesine ve konukçu dayanıklılığının seviyesine bağlı olarak yapraklar sararmaya başlar ve birkaç günle bir hafta içerisinde yapraklar gövdeden aşağıya doğru sarkık bir pozisyona dönüşürler. Hastalığın bu erken devresinde eğer bir bitki topraktan sökülerek kökleri incelenecek olursa büyük lateral köklerin bir veya birkaç tanesinin siyahlaştığı veya gövdeden çıkan pek çok ince adventif köklerin çürüdüğü görülür. Hastalık ilerlerken enfeksiyon bitkinin gövdesine doğru yayılır ve bu arada tüm kök sistemini hastalık kuşatır.

Gövdede hastalığın son evresinde, gövdenin toprak yüzeyinden itibaren 30 cm veya daha üstündeki bir kısmın siyaha dönüştüğü görülür. İşte bu görünümden dolayı hastalığa “karataban hastalığı” adı verilir. Bu noktada, yapraklar kahverengileşir, buruşur ve pazar değerlerini yitirirler. Dayanıklı çeşitlerde karataban simptomları görüldükten sonra bile üst yapraklar yeşil renklerini muhafaza ederler. Buna ilaveten dayanıklı çeşitlerin kökleri hastalığın toprak üstü aksamında herhangi bir belirtisi gelişmeksizin de enfekte edilebilir ve çürüyebilirler. Hastalıklı bitkinin gövdesi uzunlamasına ortadan ikiye ayrıldığında, özün kuruduğu ve kahverengi siyah bir renk aldığı görülür.

Yağışlı peryotlarda bulaşık toprağın yapraklara sıçratılması sonucu bitkinin daha alt yaprakları fungus tarafından enfekte edilebilir. Yaprak lekeleri başlangıçta suda ıslatılmış ve parlak yeşil görünümündedir. Lekeler hızlı bir şekilde büyür, kahverengileşir, nekroze olur ve sonunda 8 cm çapından daha büyük dairesel lekeler meydana gelir. Fungusun yaprak enfeksiyonu sapa doğru da gelişir ve sapta tipik karataban belirtilerine neden olur.

Mücadele

Kültürel Mücadele

  1. Dayanıklı bitkiler tercih edilmeli,
  2. Hastalıktan arî ve drenajı iyi topraklar seçilmeli,
  3. Aşırı sulamadan kaçınılmalı, su birikimi engellenmeli ve yapılabilirse damlama sulama tavsiye edilmeli,
  4. Nematod ile mücadeleye önem verilmeli,
  5. Rotasyon yapılmalı,
  6. Özellikle diğer mücadele yöntemleri ile birlikte Metalaxyl kullanımının etkili olduğu bildirilmiştir.

Kömür Çürüklüğü= Özü Kuru Hastalığı

300’ den fazla bitkinin hastalanmasına sebep olan Macrophomina phaseolina isimli fungus, sıcak, tropik ve suptropik bölgelerde geniş alanlara yayılmıştır. Hastalık tütünde önemsizken kültürel uygulamaların değişmesiyle hastalık önemli hâle gelmiştir. Tütünden başka önemli konukçuları Ayçiçeği, Kavun, Mısır, Soya fasulyesi, Pamuk, Susam, Ayva, Armut ve Zeytin dir.

Nasıl bir fungustur (mantardır) ?

M. phaseolina tohumla taşınan bir hastalıktır. Konukçusu olan bitkinin kurumaya başlamasıyla kök, gövde ve diğer organlarda bol miktarda sklerot oluşturmaya başlar. Sklerot ölü bitki artıklarıyla birlikte toprağa geçer. Toprağa karışan sklerotlar 3 yıl kadar canlılığını sürdürebilir. Sklerotlar ölmeden oda sıcaklığında 4,5 sene kalabilirler. Fungusun bir süre saprofit olarak yaşaması da mümkündür.

Fungusun genç hifleri kültürde renksiz görünür, 8 mikron kalınlıkta olup, fazlaca dallanırlar ve her bir dal, ana dala paralel durum gösterir. Yaşlanmış hiflerin ise, ince bölmeleri ve dik dalları vardır. Bu hifler üstünde 27 °C’de 2-3 gün içinde sklerotlar oluşur. Olgun sklerotlar düz, sert, parlak ve siyah görünüşlüdür. Etmenin en iyi gelişme sıcaklığı 30-37°C’ ler arasıdır.

Belirtileri nelerdir ?

Ergin bitkilerde hastalık köklerle birlikte kök boğazında ve gövdede de görülür. Hastalıklı kökler önce kahverengileşir, daha sonra esmerleşerek çürürler. Esas köklerin çürümeye başlaması üzerine, sekonder kökler gelişmeye başlar.  Çürüklük bitkinin kök boğazından gövdeye geçer ve gövde içinde yukarı doğru devam eder. Bu bir kuru çürüklüktür ve sapın öz kısmını kaplar. Fakat öz ile birlikte kabuk da çürüyünce bitki ölür. Bu şekilde ölmüş bir bitkinin gövdesi incelenirse, kök boğazından yukarı doğru çürüklüğün yayıldığı epidermisin, hatta kabuğun gövdeden sıyrıldığı, gövdenin özünün boşaldığı, buralarda kül gibi gri bir tozun toplandığı, bu toza ve çürük yerlere gri rengi verenin, yüzbinlerce siyah sklerotlar olduğu anlaşılır.

Sklerotlar, bitki ölüme yüz tutunca teşekkül eder. Daha önce gövdede sklerot görülmez. Ancak bu devrede de solgunluk görülür. Hasta bitkilerin yaprakları gündüz vakti solmuş ve pörsümüştür. Bu hâl en çok 10 gün sürer ve arkasından yaprak kurumaları gelir. Solgun yaprakların üstünde yer yer kuruluklar dikkati çeker. Kuruluk yaklaşık olarak çiçek devresinden sonra başlar. Böyle bitkilerin gövde ve dalları kesilirse, iletken doku demetinin kahverengileştiği görülür.

Mücadele

Kültürel Mücadele

  1. Bitkilerin susuz kalmalarının hastalığın çıkışında ve hızlı ilerlemesinde etkisi olduğundan, suyun zamanında verilmesine dikkat edilmelidir.  Hasta bitkilerin suya ihtiyacı daha fazladır.
  2. Topraklar asit tabiatta ise kireç verilerek alkali yapılmalıdır.
  3. Toprak organik madde bakımından zenginleştirmelidir. Bu sayede toprağın su tutma kapasitesi yükseltilmiş olur, hem de çeşitli mikroorganizmaların gelişmeleri sağlanarak bunların antagonistik etkilerinden yararlanılır.
  4. Hastalıklı bitki artıkları, kökleriyle birlikte sökülüp toplanmalıdır. Böylece topraktaki inokulum potansiyelinin devamlı artması önlenmiş olur.
  5. Sık dikimden sakınılmalıdır.
  6. Dayanıklı çeşitler kullanılmalıdır.

Kimyasal Mücadele

Hastalık etmeni fideliklerde de görülebilir ve çökertene neden olabilir. Fideliklerde çökertene karşı yapılan ilaçlamaların dışında tarla döneminde bu hastalığa karşı herhangi bir ilaçlama yapılmamaktadır. Ancak bazı kültür bitkilerinde tohumla taşınma daha önemli olduğu için bu ürünlerde tohum ilaçlaması yapılabilir.

 

Yazılarımızdan haberdar olmak için
Abone olmak istermisin ?

Kaliteli yazılarımız ve fotoğraflarımızdan ilk sizin haberiniz olsun !

Bitki koruma ailesine katıldığınız için teşekkür ederiz.

Bir şeyler yanlış gitti sanırım 🙁

Şükrü Kaynaş

Ne zaman fark edebiliriz acaba ? Zararlılar ve hastalıklar ile mücadele ettiğimizi zannedip, önümüze konulan bir besinin sadece kimyasaldan ibaret kansorejen bir madde olduğunu...

2 Yorum

    1. Bir çok şey olabilir gerekli teşhisler yapılarak belli olur. Şu an bir şey söylemek doğru olmaz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Yazılarımızdan haberdar olmak için
Abone olmak istermisin ?

Kaliteli yazılarımız ve fotoğraflarımızdan ilk sizin haberiniz olsun !

Bitki koruma ailesine katıldığınız için teşekkür ederiz.

Bir şeyler yanlış gitti sanırım :(