AnasayfaFitopatolojiFUNGAL HASTALIKLARMeyve-Bağ Bitkileri

Yaprak Delen (Çil) Hastalığı (Wilsonomyces carpophilus)

ETMEN:  Wilsonomyces carpophilus

Sinonim isimleri: Clasterosporium carpophilum, Coryneum beijerinckii,Stigmina Carpophila

Hastalık hakkında genel bilgi:    

Hastalık dünyanın büyük bir kısmında yaygındır. Parazitin konukçusu sert çekirdekli meyve ağaçları olduğundan bu ağaçların yetiştirildiği her ülkede bu hastalık da birlikte bulunmaktadır.

Prunus türlerini yakalayan bu hastalığın Türkiye’de yayılışı çok geniştir. Prunus türlerinin yetiştirildiği her yerde bu hastalık görülür. Yaprak delen hastalığı kayısı, şeftali ve bademle birlikte bütün Türkiye yüzeyine yayılmıştır. Akdeniz iklim bölgelerinde erken başlayan hastalık, daha sonraları İç Anadolu’nun kontinental ikliminde kendini gösterir. Su havzalarını, vadileri takip eden hastalık, rutubetin arttığı mikroklima adalarında yüksek oranda yakalanmalarına sebep olur. Bazen ilkbahar ve yaz başlangıcının çok rutubetli geçmesi halinde, bütün yetiştirme alanlarında yakalanma oranı yükselebilir.

Yaprak delen hastalığının bir başka adı da Kızıl Leke hastalığıdır. Daha ziyade şeftali ve kayısıların yapraklarındaki ilk belirtilere bakılarak bu isim verilmiştir. Hastalığın diğer bir adı da Çil hastalığıdır. Bu daha ziyade kayısılarda söylenen bir addır. Çünkü hastalıklı kayısı meyvelerinin kabukları çil çil lekelerle kaplanır.

Hastalığın zarar dereceleri, kayısı sürgünlerdeki kurumaların oranı % 41’dir. Neredeyse bir ağaçta meydana gelen sürgünlerin yarısı bu hastalık yüzünden kurumaktadır. Çil nedeniyle karşılaşılan hastalıklı meyve oranı ise aynı yerde % 30 civarında bazen de bu oran % 60’a kadar çıkabilmektedir. Çilli meyvelerde fiyat 1/3 veya 1/4 oranından daha düşük olduğundan bu yolla doğan zarar da büyük miktarlara ulaşmaktadır.

Belirtileri nelerdir ?

Yaprak delen hastalığının genel belirtileri çeşitli konukçularda az çok benzerlik gösterir. Onun için burada kayısı örnek alınarak belirtiler anlatılacaktır. Bu hastalık kendisini yaprakta, sürgünde ve meyvede gösterir, bunların hepsinde görünüşü farklıdır.

Hastalık sürgünde daha çok tomurcukları tercih eder. Bazen taze sürgünlerin üstünde lezyonların meydana geldiği de görülür. Hastalanmış tomurcukları sağlamlardan ayırt etmek ancak sonbahar ve kış mevsiminde mümkündür. O zaman hastalıklı tomurcuklar bulundukları yerden kolayca kopmazlar. Tomurcukları yakalayan parazit, onun dip tarafında dalda lezyona yol açar. Bu lezyonlar bazen kanser yarası halini alır. Kanser yaraları nadir de olsa genç sürgünlerde çıkabilir. Fakat bunların esas yeri hastalıklı tomurcukların dibidir.

Yapraklardaki zararlar ilkbaharda onların açılmasıyla başlar. Önce küçük ve kırmızı noktalar halinde başlayan belirtiler, sonrada lekeler halini alır. Lekeler küçük ve milimetriktir; çevresinde koyu renkli bir bordür vardır. Bu görünüşünden dolayı hastalığa Kızıl leke adı verilmiştir. Lekeler zamanla, yaşlandıkça kahverenge ve nihayet gri renge dönüşür. O zaman lekenin ortasındaki kısım (kuru kısım) düşer ve yerinde bir delik açılır. Delikler yakından izlenirse, kopup düşen parçanın kalıntılarını deliğin çevresinde görmek mümkündür. Yaz başlangıcında hasta ağaçların yaprakları saçma ile delinmiş gibi birçok deliğe sahiptir. Bu delikler oldukça muntazam ve birbirine eşittir. Ancak birden fazla delik birbiriyle birleştiği zaman bozuk bir şekil meydana çıkar. Bazen yapraktaki delik sayısı 14-27 olabilir. Yaprakların sapında ve koltuk altlarında da lezyonlar görülebilir. Bunlardan koltuk altında oluşan lezyonlar bazen koyu renkli ve tipik kanserler halini alır.

Meyvelerdeki belirtiler aslında erken başlar. Çünkü bunlar daha çiçek dönemini müteakip, körpe meyveler henüz çanak yaprağı kılıfı içindeyken ibre dibinde enfekte olmaktadır. Böylece meyveler genellikle gelişmezler. Fakat gelişme olanağını bulanlar çilli teşekkül ederler. Çil bazen meyveyi yenmeyecek kadar fazla sarar.

Hastalık etmeni fungusun tanımı:

Fungus 4-30 °C’ ler arasında gelişme imkanına sahiptir. Optimum gelişme sıcaklığı 23 °C’ dir. Sporulasyon sıcaklığa bağlı olarak 4°C’ de azalıp 30°C’ de yok olmaktadır. Konidiler doğada 2-5 bölmeli, kültürde ise 4-8 bölmelidir.

Konidiler aservulus içinde basit bir konidioforlar üstünde meydana gelmektedir. Aservuluslar yaprak ve meyvede bulunurlarsa da daha çok sürgünler üstünde meydana gelmektedir.

Fungus (mantar) nasıl yaşamaktadır ?

Konidileri oluşturan aservulusların yaprak, meyve ve sürgünlerde bulunduğunu söylemiştik. Gerek yaprakta ve gerekse meyvede aservulus az teşekkül eder. Onun için buralarda meydana gelen konidi sayısı da azdır. Yapraktakiler lekenin delinmesiyle düşerler. Bu itibarla hastalıklı yaprak ve meyvelerin bulaşmalarda önemli tesiri olmadığı anlaşılmıştır.

Sürgünlere gelince, bunların daha fazla aservulus taşıdıklarını önceden ifade etmiştik. Burada oluşan konidi miktarı çoktur. Sürgünlerdeki lezyonlarda ayrıca aynı yolla konidiler meydana gelmektedir. Böylece bulaşmayı sağlayacak konidi miktarı, hastalıklı sürgünlerde daima mevcuttur. Bunların yayılmalarında çok hafif yağmurla birlikte rüzgar etkili olmaktadır. Fazla ve sağanak yağmurlar konidilerin ağaçtan yıkanarak, toprağa karışmasını sağlar. Sisli ve çok nemli havalardaki rüzgarlar ise olgun konidileri etrafa uçurur, sürükler ve yayar.

Fungusun kışlaması tomurcuk pulları arasında yerleşen misellerden teşekkül etmiş stromatik bir oluşum ile mümkün olmaktadır. Bu oluşumda tomurcuk pulları arasında ilkbahar konidilere rastlanmaktadır. İşte primer infeksiyon ocakları bu konidilerin teşekkül ettiği hastalıklı tomurcuklardır. Hiç şüphe yok ki daha eski yıla ait tomurcuklar ile kanserler de primer inokulum kaynağı olmaktadır.

Konidiler sıfır derecede bile çimlenme kabiliyetindedir. Optimum çimlenme sıcaklığı 20 °C olan konidilerin daha yukarı sıcaklıklara çıkıldıkça çimlenme güçleri azalmakta ve 36 °C’ de ise bunu kaybetmektedirler. Bu veriler ilkbahar aylarının enfeksiyon için uygun olduğunu anlatmaktadır.

Fungusun inkübasyon süresi 16-17 °C’ de körpe yapraklarda 2 gün, yaşlı yapraklarda ise 3 güne yakın bulunmuştur.

Yaprak delen hastalığı genellikle Prunus türlerinin bazı meyve ağaçlarında görülür. Türkiye’de en yaygın kayısılardadır. Bunlardan hastalığa dayanıklı bir çeşit bilinmemektedir. Malatya’da üretilen Hacıhaliloğlu, Hasanbey, Çöloğlu ve Çataloğlu çeşitlerinin de aynı derecede yakalandıkları anlaşılmıştır. Kağızman (Kars) da çok yetiştirilen Rus menşeli bir kayısıda bu hastalığın pek az görüldüğü söylenir. Bu husus Kağızman’ın ikliminden ileri gelebilir.

Hastalık şeftalide de her çeşitte ve yerde vardır. Ancak şeftalide meyvede çil görülmez. Kirazda ise meyvelerde de yapraklardaki gibi lekelere bazen rastlanır. Badem, erik ve vişnede belirtileri yalnızca sürgün ve yapraklarda görebiliriz.

Hastalıkla nasıl mücadele edebiliriz ?

Sonbaharda yapraklar döküldükten sonra yapılan %2’ lik bordo bulamacı bütün kış dalları enfeksiyondan korumaktadır. İlkbaharda çiçek tomurcukları kabarınca %1’ lik bordo bulamacı atılması iyi sonuç vermektedir. Bu ilaçlamalar Klok hastalığı için de etkilidir. Üçüncü ilaçlama çiçek taç yaprakları % 70-80 döküldüğünde %1’ lik bordo bulamacı, % 0.4’ lük bakıroksit ilaçlaması yapılır. Dördüncü ilaçlama meyveler yaklaşık nohut büyüklüğünü alınca yukarıdaki bakırlı veya koruyucu  ilaçlarla yapılır. Havalar yağışlı gittiği taktirde dördüncü ilaçlamadan 12 gün sonra bir ilaçlama daha yapılır. Uygulamada birinci ilkbahar ilaçlaması tomurcuklar patlamadan en aşağı bir hafta evvel yapılacaksa bordo bulamacının dozu % 2’ye, bakırlı ilaçların dozu % 0.6’ ya yükseltilmelidir.

İlaçlı savaştan ayrı, sonbaharda yaprak dökümünden sonra ve kış yağmurlarının başlamasından önce ağaç üzerindeki kurumuş dal, hastalıklı tomurcuk ve dökülmeden kalan yaprakları içeren dallar budanmalıdır. Kış yağmurlarında erken kışlama olanağı olduğu zaman budama için yaprak dökümü beklenmez.

Kayısı, vişne, kiraz, şeftali, badem de Yaprak delen (çil) hastalığı hakkında tanımlayıcı fotoğraflar aşağıda verilmiştir.

Yazılarımızdan haberdar olmak için
Abone olmak istermisin ?

Kaliteli yazılarımız ve fotoğraflarımızdan ilk sizin haberiniz olsun !

Bitki koruma ailesine katıldığınız için teşekkür ederiz.

Bir şeyler yanlış gitti sanırım 🙁

Şükrü Kaynaş

Ne zaman fark edebiliriz acaba ? Zararlılar ve hastalıklar ile mücadele ettiğimizi zannedip, önümüze konulan bir besinin sadece kimyasaldan ibaret kansorejen bir madde olduğunu...

Bir Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu

Yazılarımızdan haberdar olmak için
Abone olmak istermisin ?

Kaliteli yazılarımız ve fotoğraflarımızdan ilk sizin haberiniz olsun !

Bitki koruma ailesine katıldığınız için teşekkür ederiz.

Bir şeyler yanlış gitti sanırım :(